9 Haziran 2016 Perşembe

ÖYKÜ ÖDEVİ


 TANIŞMA  
  Küçük bir köy okulundan sonra tayinim büyük bir şehre çıkmıştı. Buradaki neşe dolu öğrencilerimden ve kendi halinde olan köyden ayrılmak oldukça zordu. Ümit ediyordum ki yeni okulumdaki öğrencilerime de hemen alışacaktım ve bir düzen kuracaktım. Artık vakti gelmişti. Öğrencilerimle vedalaştım ve köyden şehre yola çıktım. Büyük bir şehir olduğundan çok gürültülüydü ve insanlar sürekli aceleci görünüyorlardı. Hafta sonu boyunca yeni evime taşınmakla uğraştım. Neyse ki yerleştirilecek az eşyam kalmıştı. Onları da sonraya bıraktım çünkü yarın dersim vardı ve bunun için dinlenmeye ihtiyacım vardı.
  Sabah erken uyandım, hazırlandım ve okula doğru yola çıktım. Okul ile ev arası çok uzak değildi; evi yakın yerden tutmuştum. Yeni bir gün, yeni bir okul, yeni insanlar… Bunları düşündükçe heyecanım da giderek artıyordu. Okula daha önce uğramıştım ve diğer öğretmen arkadaşlarımla tanışmıştım. Herkes sıcakkanlı, hareketli öğretmenlerdi. Ayaküstü onlarla öğrenciler hakkında bile konuşmuştum. Yalnızca bir sınıftan şikâyet ediyorlardı. Öğrencilerin birbirleriyle olan kopukluğu ve umursamaz hallerinden şikâyetçilerdi. Buna çok şaşırmıştım. Daha bu yaştaki öğrenciler birbirlerinden kopmuşlardı. Neyse ki öğleden sonra o sınıfla dersim vardı ve gidip onlarla tanışacaktım. Diğer sınıfların dersine girdikten sonra o sınıfa sıra gelmişti. Derse girdim ve ilk önce kendimi tanıttım. Bütün sene boyunca birlikte neler yapacağımızdan bahsettim. Sonra sıra sizde diyerek onların kendilerini tanıtmasını istedim ancak kimsenin bunu yapmaya pek niyeti yok gibiydi. Sırayla hepsine teker teker sordum. Bu dersi tanışma dersi olarak belirledim, onların pek niyetleri olmasa da.. Dersi bitirmek üzereyken gelecek ders için diğer öğretmenlerin dedikler aklıma geldi ve onlara  “Siz birbirinizi ne kadar tanıyorsunuz? ” diye bir soru yönelttim. İsminin Hüseyin olduğunu öğrendiğim bir öğrencim : “Hocam, aslında bakarsanız biz birbirimizi tanımıyoruz; sadece isimlerimizi biliyoruz.” dedi. Bu cevabın ardından bunun sebebini sordum ve kimse tam anlamıyla cevap vermedi. Genel olarak çekingenliklerinin olduklarını söylediler. Bunun üzerine biraz düşündüm ve sınıfa dönerek: “ O zaman ilk ödevinizi veriyorum. Gelecek hafta herkes birbirini tanısın ve hep birlikte yapabileceğimiz bir etkinlik düşünsün. Bununla ilgili sözlü sınav yapacağım. “ diyerek dersi bitirdim. Aslında sınav işin bahanesiydi. Tanışmaları için bir teşvikti. Böylece ilk dersimizi bitirmiştik. Gelecek haftayı merakla bekliyordum. Eski öğrencilerimi düşündüm; herkes birbirini çok iyi tanıyor sanki kardeşiymiş gibi davranıyorlardı birbirlerine.

  Aradan bir hafta geçti. Sınıfa girdiğimde sınıfta farklılık görmüştüm; hepsi birbirinden heyecanlı görünüyorlardı. Zannedersem ilk defa böyle bir ödevleri olmuştu. Verdiğim ödev hakkında ne yaptıklarını sordum ve onları bu ödevden sonra daha kaynaşmış gördüm. Sanırım bu ödev yararlı olmuştu. Onlara birkaç soru daha sorduktan sonra birlikte yapacağımız etkinliği düşündük. Sınıfça piknik yapmaya karar verdik. Bahar aylarıydı ve tam zamanıydı bunun için. Piknik için gereken hazırlıkları yaptıktan sonra hafta sonu eksiksiz bir şekilde pikniğe gittik. Daha önce hiç olmadığı kadar birbirleriyle diyalog halindeydiler. Hep beraber eğlenceli vakit geçirerek birbirlerini yakından tanıma fırsatı buldular tabi benim de onlarla kaynaşmam ve daha yakından tanışmam ayrıca güzel oldu. Anladım ki hepsi ayrı ayrı güzel olan bu öğrenciler şehrin kalabalığında yalnızlaşıp kalmışlar. Onlara birbirlerini tanımak için fırsat verilmemiş. Birer makine gibi yetiştirilmişler ve bu şekilde de hayatlarına devam ettirilmişler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder