TANIŞMA
Küçük bir köy okulundan
sonra tayinim büyük bir şehre çıkmıştı. Buradaki neşe dolu öğrencilerimden ve
kendi halinde olan köyden ayrılmak oldukça zordu. Ümit ediyordum ki yeni
okulumdaki öğrencilerime de hemen alışacaktım ve bir düzen kuracaktım. Artık vakti
gelmişti. Öğrencilerimle vedalaştım ve köyden şehre yola çıktım. Büyük bir
şehir olduğundan çok gürültülüydü ve insanlar sürekli aceleci görünüyorlardı.
Hafta sonu boyunca yeni evime taşınmakla uğraştım. Neyse ki yerleştirilecek az
eşyam kalmıştı. Onları da sonraya bıraktım çünkü yarın dersim vardı ve bunun
için dinlenmeye ihtiyacım vardı.
Sabah erken uyandım,
hazırlandım ve okula doğru yola çıktım. Okul ile ev arası çok uzak değildi; evi
yakın yerden tutmuştum. Yeni bir gün, yeni bir okul, yeni insanlar… Bunları
düşündükçe heyecanım da giderek artıyordu. Okula daha önce uğramıştım ve diğer
öğretmen arkadaşlarımla tanışmıştım. Herkes sıcakkanlı, hareketli
öğretmenlerdi. Ayaküstü onlarla öğrenciler hakkında bile konuşmuştum. Yalnızca
bir sınıftan şikâyet ediyorlardı. Öğrencilerin birbirleriyle olan kopukluğu ve
umursamaz hallerinden şikâyetçilerdi. Buna çok şaşırmıştım. Daha bu yaştaki
öğrenciler birbirlerinden kopmuşlardı. Neyse ki öğleden sonra o sınıfla dersim
vardı ve gidip onlarla tanışacaktım. Diğer sınıfların dersine girdikten sonra o
sınıfa sıra gelmişti. Derse girdim ve ilk önce kendimi tanıttım. Bütün sene
boyunca birlikte neler yapacağımızdan bahsettim. Sonra sıra sizde diyerek
onların kendilerini tanıtmasını istedim ancak kimsenin bunu yapmaya pek niyeti
yok gibiydi. Sırayla hepsine teker teker sordum. Bu dersi tanışma dersi olarak
belirledim, onların pek niyetleri olmasa da.. Dersi bitirmek üzereyken gelecek
ders için diğer öğretmenlerin dedikler aklıma geldi ve onlara “Siz
birbirinizi ne kadar tanıyorsunuz? ” diye bir soru yönelttim. İsminin Hüseyin
olduğunu öğrendiğim bir öğrencim : “Hocam, aslında bakarsanız biz birbirimizi
tanımıyoruz; sadece isimlerimizi biliyoruz.” dedi. Bu cevabın ardından bunun
sebebini sordum ve kimse tam anlamıyla cevap vermedi. Genel olarak
çekingenliklerinin olduklarını söylediler. Bunun üzerine biraz düşündüm ve
sınıfa dönerek: “ O zaman ilk ödevinizi veriyorum. Gelecek hafta herkes
birbirini tanısın ve hep birlikte yapabileceğimiz bir etkinlik düşünsün.
Bununla ilgili sözlü sınav yapacağım. “ diyerek dersi bitirdim. Aslında sınav
işin bahanesiydi. Tanışmaları için bir teşvikti. Böylece ilk dersimizi
bitirmiştik. Gelecek haftayı merakla bekliyordum. Eski öğrencilerimi düşündüm;
herkes birbirini çok iyi tanıyor sanki kardeşiymiş gibi davranıyorlardı
birbirlerine.
Aradan bir hafta geçti. Sınıfa
girdiğimde sınıfta farklılık görmüştüm; hepsi birbirinden heyecanlı
görünüyorlardı. Zannedersem ilk defa böyle bir ödevleri olmuştu. Verdiğim ödev
hakkında ne yaptıklarını sordum ve onları bu ödevden sonra daha kaynaşmış
gördüm. Sanırım bu ödev yararlı olmuştu. Onlara birkaç soru daha sorduktan
sonra birlikte yapacağımız etkinliği düşündük. Sınıfça piknik yapmaya karar
verdik. Bahar aylarıydı ve tam zamanıydı bunun için. Piknik için gereken hazırlıkları
yaptıktan sonra hafta sonu eksiksiz bir şekilde pikniğe gittik. Daha önce hiç
olmadığı kadar birbirleriyle diyalog halindeydiler. Hep beraber eğlenceli vakit
geçirerek birbirlerini yakından tanıma fırsatı buldular tabi benim de onlarla
kaynaşmam ve daha yakından tanışmam ayrıca güzel oldu. Anladım ki hepsi ayrı
ayrı güzel olan bu öğrenciler şehrin kalabalığında yalnızlaşıp kalmışlar.
Onlara birbirlerini tanımak için fırsat verilmemiş. Birer makine gibi
yetiştirilmişler ve bu şekilde de hayatlarına devam ettirilmişler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder