“İnsanın
Anlam Arayışı” kitabı Avusturyalı psikiyatrist Victor E. Frankl tarafından
yazılmış bir psikoloji kitabıdır.20. yüzyılın önde gelen psikiyatrlarından
Victor E. Frankl “İnsanın Anlam Arayışı” nda, kurucusu olduğu logoterapinin
ilkelerini 2. Dünya Savaşı sırasında bir toplama kampı deneyimleri eşliğinde
anlatmaktadır. Yazarın amacı hayatta karşılaşılan her durumda en zor anlarda
dahi yaşamın bir anlam taşıdığını anlatmaktır. Kitap üç bölümden oluşmaktadır.
Birinci
bölümde yazar toplama kampı deneyimlerinin anlatmaktadır. Bu bölümde yazar
toplama kampındaki zorlukları, acıları, duyguların körelmesini anlatmıştır. Bu
toplama kampında yazar kendisi gibi birçok mahkûm insanın arasındadır. Doktor
olmasının hiçbir önemi yoktur. Önemli olan tek şey hayatta kalma çabasıdır.
Önemli olan sadece kendisidir. Burada birçok kişinin ölümünü izlemiş ve zamanla
duyguları körelmiştir. Verdiği mücadelede onu hayatta tutan tek şey hayata
yüklediği anlamdır. Hayatın bir anlamı olmadığını düşünen diğer mahkûmlar
kurtulma beklentilerini de yavaş yavaş kaybetmişlerdir. Bu yüzden ölümü
kabullenmişlerdi. Yazar her acıya bir anlam yükler ve yazar için önemli olan bu
acılardan ne çıkardığımızdır. Doktor her şeyden önce inancını kurtulma inancını
hiç kaybetmemiştir. Herkesin inancını kaybettiği anlarda bile onun inancı hep
devam etmiştir. Bu dünyada herkesin toplumda bir yeri ve kimliği vardır.
İnsanın Anlam Arayışı ’nda yazar “Herkesin yaşamında özel bir mesleği veya
uğruna çaba harcanacak bir amacı, yerine getirilmeyi bekleyen somut bir görevi
vardır. Ne yeri değiştirilebilir ne de yaşam tekrarlanabilir. Bu nedenle
herkesin işi bunu yönetmeye yönelik özel fırsatları kadar eşsizdir.” demiştir.
Ancak bu düşünce toplama kampında geçersizdir. Çünkü oradaki kimse kimsenin
hayatına, kim olduğuna önem vermez. Orada bulunan tüm mahkûmların tek amacı
hayatta kalmaktır. Böyle bir ortamda yaşayan insanların zamanla bütün duyguları
köreldiği için çevresindeki insanlarla iletişim kurma gereği duymazlar. Zaten iletişim
kurmalarına da izin verilmemiştir. Sadece hayatın hala bir anlamı olduğuna
inananlar ve yaşamaktan vazgeçmeyenler tüm o sıkıntıların içindeyken
kendilerini hayata bağlayacak davranışlar sergilemişlerdir. Nadiren de olsa
toplanma izni verildiğinde birbirleriyle ettikleri konuşmalar, söyledikleri
şarkılar onları bir arada tutmuş ve onlara mücadele etme isteğini geri
kazandırmıştır. Bu insanlar birbirlerine destek olup birbirlerini
korumuşlardır. Böylece birçoğu hayatta kalmayı başarmışlardır. Geride kalanlar
ise umutlarını yitirdikleri için ölmüşlerdir. Burada iletişim içinde olmanın,
bir arada yaşamanın hayata bir anlam kattığını anlayabiliriz. Hayatta bir anlam
bulamayanların da yaşamak için bir nedenleri olmadığını düşünmeleri normaldir.
Kitabın
ikinci bölümün adı “Genel İlkeleriyle Logoterapi” dir. Logoterapi anlamı esas
alan bir terapidir. Psikanalizin aksine geçmişe yönelme değil geleceğe yönelme
vardır. Kişi sorunlarını değerlendirir ve onları hazmetmeye uğraşır. Yazar
insanın sıkıntı çekeceği ve gerilim dolu bir hayattan kaçmayı değil uğrunda ter
dökeceği gerekirse acı çekeceği bir hayat yaşamayı tercih etmiştir.
Kitabın üçüncü ve son bölümü trajik bir iyimserlik tartışmasıdır. Yazar her
türlü zor koşula karşı ile insanın iyimser olabileceğini anlatır. Yaşadığı kötü
olaylara rağmen hala hayatta kalabilme umudu vardır.
İnsanın Anlam Arayışı kitabı “Etkili İletişim” derslerinde önerilen kitaplardan
biridir. İletişim insanlar arasında bilgi, duygu, düşünce paylaşımıdır.
İletişimin önemli unsurlarından biri de anlaşılır olabilmesidir. Anlaşılır
olabilmek için kişinin önce kendisini sonra çevresini ve dünyasını
tanıyabilmesi gerekir. Bu edinimi kazanmada kişiye önemli yarar sağlayan
materyallerden biri de bu kitaptır. Kendisini anlayan biri insan ilişkilerinde
her zaman bir adım öndedir. Kişinin eksik yönlerini keşfedip, onlarla
yüzleşebilme cesaretini göstermesine yardımcı olan bu kitap; insanın kendi
benliğinde yapılan bir anlam yolculuğudur. Yazar özellikle sabır yetisinin
altını çizer. Baktığımız zaman günlük hayatımızda küçücük şeylere sinirlenip
moralimiz bozulabiliyor. Ancak yazarın bu zorlu koşullara göstermiş olduğu
sabırlı bekleyiş bizi yepyeni anlayışlara sürükler. İletişimde gerekli olan bir
diğer unsur da empatidir. Kitabı okurken birçok okuyucu da kendiliğinden ortaya
çıkan empati yeteneğidir. Bu koşullarda yaşayan insanların yerine kendimizi
koymaya çalıştığımızda günlük hayatta sorun ettiğimiz olayların aslında çok
basit çözüme kavuşabildiğini göstermektedir. Kitap bu yönleriyle okuyucuyu
kendini sorgulama sürecine sürükler. Bu süreçte eksiklerimizi fark edip
bunlarla yüzleşebilme cesaretimizi kazanırız. Zaten her kitap illaki insanların
düşüncelerine, hayatına biraz da olsa dokunur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder