9 Haziran 2016 Perşembe

İNSANIN ANLAM ARAYIŞI

      
“İnsanın Anlam Arayışı” kitabı Avusturyalı psikiyatrist Victor E. Frankl tarafından yazılmış bir psikoloji kitabıdır.20. yüzyılın önde gelen psikiyatrlarından Victor E. Frankl  “İnsanın Anlam Arayışı” nda, kurucusu olduğu logoterapinin ilkelerini 2. Dünya Savaşı sırasında bir toplama kampı deneyimleri eşliğinde anlatmaktadır. Yazarın amacı hayatta karşılaşılan her durumda en zor anlarda dahi yaşamın bir anlam taşıdığını anlatmaktır. Kitap üç bölümden oluşmaktadır.
  
 Birinci bölümde yazar toplama kampı deneyimlerinin anlatmaktadır. Bu bölümde yazar toplama kampındaki zorlukları, acıları, duyguların körelmesini anlatmıştır. Bu toplama kampında yazar kendisi gibi birçok mahkûm insanın arasındadır. Doktor olmasının hiçbir önemi yoktur. Önemli olan tek şey hayatta kalma çabasıdır. Önemli olan sadece kendisidir. Burada birçok kişinin ölümünü izlemiş ve zamanla duyguları körelmiştir. Verdiği mücadelede onu hayatta tutan tek şey hayata yüklediği anlamdır. Hayatın bir anlamı olmadığını düşünen diğer mahkûmlar kurtulma beklentilerini de yavaş yavaş kaybetmişlerdir. Bu yüzden ölümü kabullenmişlerdi. Yazar her acıya bir anlam yükler ve yazar için önemli olan bu acılardan ne çıkardığımızdır. Doktor her şeyden önce inancını kurtulma inancını hiç kaybetmemiştir. Herkesin inancını kaybettiği anlarda bile onun inancı hep devam etmiştir.  Bu dünyada herkesin toplumda bir yeri ve kimliği vardır. İnsanın Anlam Arayışı ’nda yazar “Herkesin yaşamında özel bir mesleği veya uğruna çaba harcanacak bir amacı, yerine getirilmeyi bekleyen somut bir görevi vardır. Ne yeri değiştirilebilir ne de yaşam tekrarlanabilir. Bu nedenle herkesin işi bunu yönetmeye yönelik özel fırsatları kadar eşsizdir.” demiştir. Ancak bu düşünce toplama kampında geçersizdir. Çünkü oradaki kimse kimsenin hayatına, kim olduğuna önem vermez. Orada bulunan tüm mahkûmların tek amacı hayatta kalmaktır. Böyle bir ortamda yaşayan insanların zamanla bütün duyguları köreldiği için çevresindeki insanlarla iletişim kurma gereği duymazlar. Zaten iletişim kurmalarına da izin verilmemiştir. Sadece hayatın hala bir anlamı olduğuna inananlar ve yaşamaktan vazgeçmeyenler tüm o sıkıntıların içindeyken kendilerini hayata bağlayacak davranışlar sergilemişlerdir. Nadiren de olsa toplanma izni verildiğinde birbirleriyle ettikleri konuşmalar, söyledikleri şarkılar onları bir arada tutmuş ve onlara mücadele etme isteğini geri kazandırmıştır. Bu insanlar birbirlerine destek olup birbirlerini korumuşlardır. Böylece birçoğu hayatta kalmayı başarmışlardır. Geride kalanlar ise umutlarını yitirdikleri için ölmüşlerdir. Burada iletişim içinde olmanın, bir arada yaşamanın hayata bir anlam kattığını anlayabiliriz. Hayatta bir anlam bulamayanların da yaşamak için bir nedenleri olmadığını düşünmeleri normaldir.

  Kitabın ikinci bölümün adı “Genel İlkeleriyle Logoterapi” dir. Logoterapi anlamı esas alan bir terapidir. Psikanalizin aksine geçmişe yönelme değil geleceğe yönelme vardır. Kişi sorunlarını değerlendirir ve onları hazmetmeye uğraşır. Yazar insanın sıkıntı çekeceği ve gerilim dolu bir hayattan kaçmayı değil uğrunda ter dökeceği gerekirse acı çekeceği bir hayat yaşamayı tercih etmiştir.
  Kitabın üçüncü ve son bölümü trajik bir iyimserlik tartışmasıdır. Yazar her türlü zor koşula karşı ile insanın iyimser olabileceğini anlatır. Yaşadığı kötü olaylara rağmen hala hayatta kalabilme umudu vardır.


  İnsanın Anlam Arayışı kitabı “Etkili İletişim” derslerinde önerilen kitaplardan biridir. İletişim insanlar arasında bilgi, duygu, düşünce paylaşımıdır. İletişimin önemli unsurlarından biri de anlaşılır olabilmesidir. Anlaşılır olabilmek için kişinin önce kendisini sonra çevresini ve dünyasını tanıyabilmesi gerekir. Bu edinimi kazanmada kişiye önemli yarar sağlayan materyallerden biri de bu kitaptır. Kendisini anlayan biri insan ilişkilerinde her zaman bir adım öndedir. Kişinin eksik yönlerini keşfedip, onlarla yüzleşebilme cesaretini göstermesine yardımcı olan bu kitap; insanın kendi benliğinde yapılan bir anlam yolculuğudur. Yazar özellikle sabır yetisinin altını çizer. Baktığımız zaman günlük hayatımızda küçücük şeylere sinirlenip moralimiz bozulabiliyor. Ancak yazarın bu zorlu koşullara göstermiş olduğu sabırlı bekleyiş bizi yepyeni anlayışlara sürükler. İletişimde gerekli olan bir diğer unsur da empatidir. Kitabı okurken birçok okuyucu da kendiliğinden ortaya çıkan empati yeteneğidir. Bu koşullarda yaşayan insanların yerine kendimizi koymaya çalıştığımızda günlük hayatta sorun ettiğimiz olayların aslında çok basit çözüme kavuşabildiğini göstermektedir. Kitap bu yönleriyle okuyucuyu kendini sorgulama sürecine sürükler. Bu süreçte eksiklerimizi fark edip bunlarla yüzleşebilme cesaretimizi kazanırız. Zaten her kitap illaki insanların düşüncelerine, hayatına biraz da olsa dokunur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder